-Komplo-Var-


Kimyasal komplo

Komplo teorisi - Kimyasal komplo


İbrahim Karagül


Dünyanın bir numaralı bilim ve teknoloji dergisi sloganıyla yayınlanan The New Scientist dergisinin 2482 numaralı, 15 Ocak 2005 tarihli sayısında, insanı şok eden bir haber var. Aynı haber, dergi kaynak gösterilerek, Avustralya'da yayınlanan The Herald Sun gazetesinin dünkü sayısında da yer aldı. Ben yazıyı bitirmeden Anadolu Ajansı da olayı haber olarak yayımladı. Yazının konusunu bir kimyasal silah olarak cinselliğin nasıl kullanılacağına ilişkin ABD Savunma Bakanlığı'nın yürüttüğü çalışmalar oluşturuyor. 'Seks Bombası' ya da 'Gay Bombası' adı altında Pentagon belgelerine dayanılarak tartışılan olay gerçekten ürkütücü. Haberin kaynağı 1994 tarihli Pentagon belgeleri. Haberi dışarıya sızdıran ise üzerinde yoğun tartışmalar yapılan 'Sunshine Project'in yöneticisi Edward Hammond. Hammond, biyolojik silahlar uzmanı ve ABD'nin biyolojik savunma programlarında görev yapan bir isim.

 

İnsana, "Bu kadarına da pes doğrusu" dedirten olay şu: Pentagon, kimyasal silah çalışmaları kapsamında düşman askerinin moralini ve kontrol yeteneğini kaybettiren bir program başlatır. Kimyasal silah olarak 'Afrodizyak' üzerinde yürütülen çalışma ile düşman askerinin birbirlerine karşı cinsel olarak kontrolü kaybetmeleri, böylece düşman askerler arasında homoseksüelliğin salgın haline dönüştürülmesi amaçlanır. 'Afrodizyak Kimyasal Silah' çalışması 1994'lerde yapılır. Gaz olarak hazırlanan ve düşman askerlerin teneffüs yoluyla alması planlanan silah, 'öldürücü olmayan' silahlar kategorisinde. Söz konusu çalışma, ABD Hava Kuvvetleri'nin Dayton, Ohio'daki Wright Laboratuvarı'nda yürütülmüş. Hammond, çalışma için 7,5 milyon dolar ayrıldığını ve altı yıllık bir çalışma öngörüldüğünü belirtirken, programın devam edip etmediğinin bilinmediğini söylüyor.

 

 

'Öldürücü olmayan kimyasal silahlar', Amerika tarafından Afganistan ve Irak işgallerinde kullanıldı. ABD Savunma Bakanı Donald Rumsfeld, bunu bizzat Temsilciler Meclisi Silahlı Hizmetler Komitesi'nde açıkladı. Felluce katliamı sırasında sokaklardan toplanan yanmış, sararmış sivil cesetleri hatırlayın. Iraklı doktorların feryatlarına rağmen, dünya, ABD'nin kullandığı kimyasal silahlar konusunda hiçbir şey yapmadı. Cesetler ortadan kaldırıldı, toplu mezarlara gömüldü. ABD, kanıtları temizlemeden önce Felluce'ye kimseyi sokmadı.

 

Dünyaya hakim olma, dünya nüfusunu kontrol etme amacıyla Henry Kissinger'in başında bulunduğu bir komiteye 'soykırım planı' hazırlattırabilen bir zihniyetin bu kadar vahşileşebileceği, Gay Bombası adı altında kimyasal silahlar üretebileceği beni şaşırtmıyor. Ancak şaşıranlar oldukça çok olmalı ki, ABD Büyükelçisi Eric Edelman'ın elinde dosyalarla gazeteleri ziyaret edip, ihtimalleri sorgulayan insanları hedef göstermesine 'malzeme' olanlar, tetikçilik yapanlar ortaya çıkabiliyor. Üstelik yüz binlerce trajı olan bir gazeteyi 'ABD Büyükelçiliği'nin basın bülteni'ne indirgemeyi bile göze alabiliyorlar. Oysa aynı tartışma, söz konusu gazetenin yazarlarına bile konu oldu.

 

Güney Asya depremi üzerine yazdığım iki yazıya dönmek istiyorum. "Gerçekten doğal felaket mi" ve "Senaryo gerçek mi oluyor" başlıklı yazılardan ilkinde 'nükleer denemelerin depremlere yol açabileceğine' ve 1950'lerde 'tsunami silahı' denemeleri yapıldığına, ikincisinde ise 24 Temmuz-15 Ağustos 2002 tarihlerinde yapılan üç haftalık 'Millennium Challenge 2002' tatbikatının senaryosu ile Güney Asya'daki gelişmeler arasındaki paralelliklere dikkat çektim. Tsunami uyarısına girmek bile istemiyorum ki, o tartışmaya bile değmez bir gerçek.

 

Ben "Güney Asya depremini ABD yaptı" demedim. Sadece ABD'nin, Rusya'nın, Fransa'nın, son olarak bölgede nükleer denemeler yapan Hindistan ve İsrail'in testlerinin depremi tetiklemiş olabileceğine dair iddiaları köşeye taşıdım. Bunlar da resmî veya bilimsel belgelere dayanıyordu.

 

 

Dünyada ortaya çıkan depremlerin yüzde 25'inin sebebi insan. Bunların büyük çoğunluğu nükleer denemelerden, bazıları da yerküre ve atmosfer üzerine yürütülen çalışmalardan kaynaklanıyor.

 

Örnekler: 27 Ekim 1976'da 800 bin insanın ölümüne yol açan Çin'in Kuzey Doğusu'nda yer alan Tanshan'daki 8,2 büyüklüğündeki deprem, Fransa'nın Mururoa'da yaptığı nükleer denemelerden 5 gün sonra oldu. Aynı zamanda ABD de bir nükleer deneme yaptı. 1993'te Çin, Doğu Türkistan'ın Batı'sındaki Lop Nor'da 80 kilotonluk bir nükleer deneme yaptı. Birkaç gün sonra bölgede 6,6 büyüklüğünde deprem oldu. 1995'de ABD Nevada çölünde bir deneme yaptı. Üç gün sonra 7,6 büyüklüğünde deprem oldu. Aynı bölgedeki ikinci denemeden sonra 5,6 büyüklüğünde deprem oldu. İngiliz ve Alman bilim adamları 1978'de İran'da olan ve 25 bin can alan depremin nükleer denemeden kaynaklandığını söylüyor. Bu bilgiler için şu adrese bakılabilir. http://www.keralamonitor.com/gujarathmainstory.html.

 

17 Ocak 2001'de Hindistan 51. Bağımsızlık Kutlamaları çerçevesinde Gucarat yakınlarındaki Kakrapar nükleer bölgesinde büyük bir deneme yaptı. Ardından korkunç Gucarat depremi oldu. http://www.expressindia.com/quake/messages/73.html.

 

Liste çok uzatılabilir. Denizaltında ve yeraltında yürütülen termonükleer denemelerin yerküreyi nasıl tahrip ettiğini ve depremlere yol açtığını merak edenler çok sayıda kaynağa ulaşabilir. Herşeyi yalanlamayı alışkanlık haline getiren ve ısrarla insanları hedef gösteren Edelman, USGS: United States Geological Survey'in 'insan eliyle nasıl deprem olduğuna dair' açıklamalarına, The Journel of Federation of American Scientist'in nükleer denemelerle depremler arasındaki bağlantıyı içeren yazılarına şu adreslerden ulaşabilir: http://earthquake.usgs.gov/bytopic/megaqk_facts_fantasy.html ve http://fas.org/faspir/pir1197.htm.

 

Endonezya Amerikan askerlerinin Açe'yi terk etmesini istedi. Abraham Lincoln uçak gemisi uyarıdan sonra bölgeden ayrıldı. Cakarta, bölgeye 50 bin asker gönderiyor. Açe'nin bağımsızlığını isteyenlere karşı değil, ülkenin parçalanma senaryolarına karşı. 'Millennium Challenge 2002' senaryosunun gerçek olup olmayacağını çok yakında göreceğiz. İzleyelim…

 

Bu köşede hiçbir zaman kendimi savunma derdinde ya da rating peşinde olmadım. Ama, belli gerçekleri yazdığımızda bazı çevrelerin öfkelerini bize yansıtanların, kızanların, olaylar doğrulandığında bunu sahiplenmeleri beni hayrete düşürüyor doğrusu...

 

İbrahim Karagül 14.01.2005 
Araştırma : Burak Babayiğit

Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol